باب: قوله عز
وجل: {إن زلزلة
الساعة شيء
عظيم} /الحج: 1 /.{أزفت الآزفة}
/النجم: 57/.
{اقتربت
الساعة}
/القمر: 1/.
46. ALLAH TEALA'NIN "ÇÜNKÜ KIYAMET VAKTİNİN DEPREMİ MÜTHİŞ
BİR ŞEYDİR."(Hac 1) "YAKLAŞAN YAKLAŞTI'''(Necm 57) "KIYAMET
YAKLAŞTI'''(Kamer 1) SÖZÜ
حدثني يوسف
بن موسى:
حدثنا جرير،
عن الأعمش، عن
أبي صالح، عن
أبي سعيد قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (يقول
الله: يا آدم،
فيقول: لبيك
وسعديك
والخير في
يديك، قال:
يقول: أخرج
بعث النار،
قال: وما بعث
النار؟ قال:
من كل ألف
تسعمائة
وتسعة
وتسعين، فذاك
حين يشيب
الصغير، وتضع
كل ذات حمل
حملها، وترى الناس
سكرى وما هم
بسكرى،
ولكنَّ عذاب
الله شديد).
فاشتد ذلك
عليهم فقالوا:
يا رسول الله،
أينا ذلك
الرجل؟ قال:
(أبشروا، فإن من
يأجوج ومأجوج
ألفاً ومنكم
رجلاً، ثم
قال: والذي
نفسي بيده،
إني لأطمع أن
تكونوا ثلث
أهل الجنة).
قال: فحمدنا
الله
وكبَّرنا، ثم
قال: (والذي نفسي
بيده، إني
لأطمع أن
تكونوا شطر
أهل الجنة، إن
مثلكم في
الأمم كمثل
الشعرة
البيضاء في جلد
الثور
الأسود، أو
كالرقمة في
ذراع الحمار).
[-6530-] Ebu Said'in nakline göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle anlatmıştır:
"Allahu Teala 'Ya Adem! diye seslenir. Adem hemen cevap
olarak
'Lebbeyk ve sadeyk' der. Allah Teala ateşe girecekleri çıkarıp
gönder!' der. Adem
'Ya Rab! Ateşe gönderilecekler ne kadardır?' diye sorar.
Allahu Teala
'Her bin kişiden dokuzyüz doksandokuzu!' diye cevap verir. Bu (o
günkü şiddetli korkudan) çocuğun ihtiyarlayacağı, her gebe kadının çocuğunu
düşüreceği, insanları da -sarhoş olmadıkları halde Allah'ın azabı şiddetli
olduğu için- sarhoş bir durumda göreceğin gündür. Oradakilere bu haber ağır
geldi ve
"Ya Resulallah! Bu (binde bir) kişi hangimizdir?" diye
sordular. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Size müjdeler olsun! Muhakkak ki sizden bir kişiye mukabil
Ye'cüc ve Me'cüc'den bin kişi {cehenneme gönderilecektir}!" buyurdu. Sonra
da "Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki ben sizlerin cennet
ehlinin üçte biri olmanızı kuvvetle ummaktayım" buyurdu.
Ravi dedi ki: Bunun üzerine biz yine Allah'a hamdettik ve tekbir
getirdik.
Bundan sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Canım
elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki ben sizlerin cennet ehlinin yarısı
olmanızı kuvvetle ummaktayım. Çünkü ümmetIere nispetle sizin durumunuz, siyah
öküzün derisi üzerindeki beyaz kıl gibidir, yahutta eşeğin ön ayaklarının iç
taraflarında bulunan daire şeklindeki mühür gibidir."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Allahu Teala'ın 'Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir
şeydir.' sözü."
Arapçada "ez-zelzele" sarsıntı demektir. Kelimenin
aslı "ez-zelel" kökündendir. "Ze" harfinin tekrarlanması
buna uyarıda bulunulmak içindir.
"es-SS'a", esasen zamanın belli bir dilimi demektir.
Ancak istiare yoluyla kıyamet gününe "saat" denilmiştir.
"Yaklaşan yaklaştı." "Kıyamet yaklaştı."
"Azife", yakınlık anlamına olan "elezef" kökünden
türemedir. Arapçada "ezife keza" demek şöyle yaklaştı anlamınadır.
Kıyamete "azife" denitmesi yakın olmasından veya vaktinin
darlaşmasından dolayıdır. Müfessirler "ezifet" fiilinin yaklaştı anlamına
geldiği noktasında ittifak etmişlerdir.
'ateşe girecekleri çıkarıp gönder!" "el-ba's"
gönderilecekler anlamına "elmeb'us" demektir. Bu kelimenin aslı bir
idarecinin savaşma ve başka amaçlarla herhangi bir yöne doğru göndermiş olduğu
müfreze birlikler demektir. Kelimenin buradaki manası, anlama
"Cehennemlikleri diğerlerinden ayır" şeklinde yansımaktadır. Adem'e
bu görevin verilmesi onun herkesin babası olması ve mutluluğa erişenlerle,
bedbaht olanları tanımış bulunmasındandır. Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
onu İsra gecesi görmüştü. Sağ tarafında birtakım karaltılar, sol tarafında
birtakım kara1tılar vardı. Bu olay İsra hadisinde daha önce geçmişti.
':ateşe gönderilecekler ne kadardır?" Yani ateşe
gönderilecek kimselerin miktarı ne kadardır? Ebu Hureyre'nin naklettiği hadise
göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ya Rabbi! Ne kadar
çıkarayım?" diye soracaktır.
"Bu (o günkü şiddetli korkudan) çocuğun ihtiyarlayacağı,
her gebe kadının çocuğunu düşüreceği, insanlan da -sarhoş olmadıklan halde
Allah'ın azabı şiddetli olduğu için- sarhoş bir durumda göreceği n
gündür." Bu ifadenin zahiri sözkonusu gelişmenin mahşer yerinde beklerken
olacağını göstermektedir. Ancak bu vakitte hamilelik, çocuk doğurma ve yaşlılık
gibi şeyler olmayacağı ileri sürülerek burada anlaşılması zor bir durum olduğu
(istişkal) olduğu ileri sürü!müştür. Buradan hareketle bazı müfessirler bunun
kıyamet gününden önce olacağınıiddia etmişlerdir, fakat hadis bunu
reddetmektedir. Kirmani bu probleme şöyle cevap vermiştir: Ayetin ifadesi,
olayı misal vererek anlatma ve korku salma şeklindedir. Nevevi bu açıklamayı
Kirmanl'den önce yapmış "Burada alimlerin iki şekilde açıklamaları
sözkonusudur" diyerek bunları zikretmiş ve sonra şöyle devam etmiştir:
ifadenin takdiri şudur: Kıyametin geldiği anda sıkıntı o dereceye varacaktır ki
o esnada kadınlar hamile olsalardı çocuklarını düşürürlerdi. Bu tıpkı Arapların
"esabena emrun yeşibu minhü'l-velldu = başımıza öyle bir musibet geldi ki
bebeğin başına gelse saçları ağınrdı" cümlesine benzer. Bizim kanaatimiz
ise şöyledir: Yukarıdaki ifadeyi hakikati üzere yorumlamak da mümkündür. Eğer
bir kimse nasıl öldüyse öyle dirilecekse hamile kadın hamile olarak, emzikli
emzikli olarak ve çocuk çocuk olarak dirilecektir. K.ıyametin sarsıntısı meydana
geldiği zaman ve Adem'e yukarıdaki emir verildiğinde, insanlar da Adem'i
gördüklerinde ve kendisine söyleneni duyduklarında öyle bir titremeye
kapılacaklardır ki bu korku ile hamile çocuğunu düşürecek, çocuğun başı
ağaracak ve emzikli kadın emzirdiği çocuğunu unutacaktır. Bu olayın sura
birinci üfürüşten sonra ve ikinci üfürüşten önce olma ihtimali de vardır. Bu.
durumda sözkonusu korku o anda mevcut olanlara mahsus olacaktır. "Fe
zake" ifadesiyle işaret edilen kıyamet günüdür. Gerçeğin böyle olduğu, ayette
açık ve nettir. Bu yorumdan kıyametin saati ile insanların mahşerde yerlerini
alması ve oradakilerin ayrılması için Adem'e seslenilmesi arasındaki uzun
mesafe reddedilemez. Çünkü bu olyların ardarda gelişeceği sabittir. Nitekim
Allahu Teala bunu "O (diriitme) kork6nç bir sesten ibaret olacak, o anda
hemen onlann gözleri açılıp etrafa" mahşer alanına
"bakacaklar"(Saffat 19) şeklinde anlatmaktadır. Bir başka ayette ise
"çocuklan ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl
koruyabileceksiniz?"(Müzzemmil 17) denilmektedir. K1sacası dirilme
üfürüşünden sonraki korkunç durumların, sarsılm.-aların ve bunun dışında,
C8nnet veya cehennemde istikrar hasıl oluncaya ka;i-aÇ meydana gelecek
gelişmelerin tümüne birden "kıyamet günü"denilmektedir.
"Feştedde zalike aleyhim = oradakilere bu haber ağır
geldi." Bu cümle ibn
Abbas'ın hadisinde "Bu haber orada bulunanlara ağır geldi
ve üzerlerine hüzün ve tasa çöktü" şeklinde yer almaktadır. Tirmizl'de
İmran'ın, İbn Cüd'şln vasıtasıyla Hasan-ı BasrI' den naklettiği haberde ise
(Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kıyametin dehşetini anlatırken)
"Feenşeel mu'minCıne yebkCıne = müminler ağlamaya başladılar"
denilmektedir.(Tirmizi, "Suretu'l-Hac)
"Sizden bir kişiye mukabil Ye'cüc ve Me'cüc'den bin kişi
{cehenneme gönderilecektir)!". Tıybi şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in bu ifadesi, Ye'cüc ve Me'cüc'ün yukarıda zikri geçen sayıya
ve tehdide dahilolduğuna işaret etmektedir. Bu da "cennetliklerin dörtte
biri" ifadesinin bu ümmetin dışında da cennetlikler olduğuna işaret
etmesine benzemektedir. Kurtubi şöyle der: "Min Ye' cüce ve Me'cüce
elf" yani onlardan ve onlar gibi şirk üzere olanlardan bin demektir.
"Ve minküm racül" yani Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sahabilerinden
ve müminlerden onlar gibi olanlardan demektir.
Biz burayı şöyle toplayabiliriz: Kısacası "minküm"
ifadesindeki işaret her milletten Müslümanlaradır. Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem buna İbn Mesud hadisinde "Cennete ancak Müslüman kişi girer"
cümlesi ile işaret etmiştir.